Redpilli Aldım Fakat Eskisi Gibi Aşık Olamıyorum!

Red Pilli (Kırmızı Hap) almanız, onu sindirmeniz anlamına gelmez. Bu tarz çok fazla e-posta alıyorum ve görüşme yapıyorum. Genellikle ilk 15 dakika redpill ile nasıl tanıştıklarını, hatalarını ve öğrendiklerini anlatıyor insanlar, sonrasında ise mutlaka bir “ama…” geliyor. Bu kısmı duyduğumda olmamış diyorum.

Mor Hapın Psikolojik Temelleri

Birkaç video izlemeniz ya da blog yazısı okumanız sizi kırmızı hap lenslerine sahip yapmaz, anca motive eder. Üniversitede aldığınız bir dersi her nasıl birkaç video veya 1 saatlik çalışmayla öğrenemiyorsanız, redpilli de öğrenemezsiniz. Okumanız, uygulamanız ve bunu hayatınıza adapte etmeniz gerekir. Bu yüzden eleştirenlerin çoğu da maalesef bilmeden eleştirir.

Kadının geçmişini öğrenince soğuyorum yazısında da Piaget’in özümseme ve uyumsama kuramlarından bahsetmiştik. Burada özümseme size toplumun ve ailenin öğrettikleri, uyumsama ise sizin yeni bir kavram düzlemi açarak konuyu anlatıldığı gibi öğrenmenizi kapsar. Kırmızı hapı öğrenen çok az insan uyumsayabilir. Genellikle önceden bildikleri üzerinden özümserler. Yani mavi hap temelinde kırmızı hapı uygularlar ki buna mor haplı olmak diyoruz. Başka bir deyişle asimile eder ve çarpıtırlar. Başa dönmenizin teorisi budur. Biraz daha basitleştirelim.

Genelde şu soru geliyor:

Ben kadınlara eskisi gibi bakamıyorum veya arzu duymuyorum.

Zamanında aynısını hissetmiştim çünkü çünkü gerçekçi olmayan bir romantizm bekliyordum.

Zihnindeki şemayla uyumsuz olunca bunun arzu/aşk/hoşlanma olamayacağına karar veriyorsun. Oysaki yaptığın kötü beslenmeye benziyor. Yıllarca yanlış beslendiysen, doğru beslendiğinde lezzet almada sorun yaşarsın. Alışkanlıkların değişmesi ise zaman alır.

Özgür İrade Var Mı?

Yıllar boyu toplum sana bir kadının özel olduğunu, yatırım yapman gerektiğini, erkek ve kadının cinselliğinin eşit olduğunu öğretti. Haliyle yeni kavramlar öğrensen de buna uyum sağlayamayacaksın çünkü 20-30 senelik alışkanlıkların içsel olarak sana bunun doğru olmadığını söyleyecek duracaktır. Nedeni ise adaptasyondur.

İnsanların evrimde kazandığı en büyük nitelik adaptasyon yeteneğidir. Özgür irade ise işlevsizdir. Eğer LGBT bir ailede doğarsan LGBT bir birey olursun bunu özgürlük zannedersin, yoğun dinini yaşayan bir ailede doğarsan dindar biri olursun. Buna adaptasyon denir. Özgür iradeyse sana dayatılanlara rağmen düşünce formunu değiştirmektir. Bu nedenle ancak filozoflarda özgür irade vardır çünkü dönemine aykırı düşünürler. Çoğunluk ise sıradandır. Unutulmaması gerekense sıradan olmaktan uzaklaştıkça mutsuzluğun artmasıdır çünkü toplumdan izole hale gelirsiniz. Filozoflarda özgür irade olsa da genellikle mutlu değillerdir.

Hatta öyle ilginçtir ki Kuhn zamanında bu düşünceyi kuramsallaştırmıştır: “Döneme özgü düşünceler yanlış bile olsa bilim adamları tarafından “adaptasyon” nedeniyle savunulmaya devam ederler (Örn: Einstein vs. Kuantum Mek.). Tersini düşününlerse kabul görmez” demiştir. Buna da “paradigma” ismini vermiştir. Durkheim da “İntihar” tezinde bireylerin toplumu değil, toplumun bireyleri dönüştürdüğünü söylerdi. Yani her durumda genele adapte olmaya çalışıyoruz. Bazen de aykırı düşünceler yeteri kadar evrimleştikten sonra paradigmayı değiştirip etkin düşünce oluyor.

İşte günümüzde toplum bizi feminen bir paradigmaya adapte etmiş durumdadır. Toplumdaki uyumsuzluklar ise sosyal medya ile törpülenir. Örneğin, kırmızı hap veya evrimsel psikoloji düşünceleri fazla yayılınca yurt dışında da baskı yapan sesler çıkmaya başladı. Destiny başta olmak üzere, kısa sürede kendi açık ilişkisi patladı. Ülkemizde de neredeyse aynı düşünceleri savunan taklitçi uzantılarını görüyoruz. Öyle bir kara propaganda haline geldi ki insanlar, kırmızı haplı değilim “maskülenim” diye ortada dolaşmaya başladılar çünkü zihinlerine bu kavramın kötü olduğu kazındı. Aynı kavramları savunup nasıl kırmızı haplı olmuyorsun? Anlamak mümkün değil. Özetle, dezenformasyona uğradılar. Neyse, bunlar ayrı bir yazının konusu. Ne diyorduk?

Size dayatılan kavramlardan bir diğerine geçmek için inatla öğrendiğiniz yeni kavramları kullanmanız ve içselleştirmeniz gerekir.

Adaptasyon Bazen Kötüdür

Tabii adaptasyonun en kötü tarafı inanç ve alışkanlıktır. İnandığınız zaman geçmişi hep daha iyi hatırlarsınız. Örneğin 2010’larda ciddi bir gece yaşamım vardı. Müzik grubum vardı, birçok farklı bar vardı. O dönemin hep süreceğini düşündük fakat sürmedi. Ekonomi kötüleşti, mekanlar kapandı, grubum dağıldı. Üniversitem kötüye gitti, arkadaşım kalmadı, sekse bile ulaşamadığım bir dönem oldu ki bunları sıfırlanmak yazısında anlatmıştım. Eğer yeni döneme uyum sağlayamasaydım mutsuz olurdum. Boomerlık yaparak eski çok güzeldi deseydim ne bu blog, ne Youtube ne de doktoram olurdu. Yeni mekanlar, yeni insanlar, yeni hobilerle hayatımı tekrardan düzene soktum. Şu an mesela geçmiş daha iyiydi demiyorum çünkü hayatımı yeniden inşa ettim ve adapte oldum.

Özetle elinizde ne varsa, şartlarınız neye elveriyorsa huzurlu olacak şekilde adapte olmanız gerekir.

Sonuçlar

Sorununuz yanlış zevk alma alışkanlığınız. Kırmızı hapı içselleştirdiğinde bunun farklı yolları olduğunu görmeye başlıyorsunuz. Örneğin ben yıllar boyu çayı şekerli içtim, sonra bir anda bıraktığımda tadı kötü gelmişti, böyle çay mı olur demiştim. Zihnimde bir yerde şekerin farklı bir nesne olduğu ve aslında ortak tadlarını aldığım fikri vardı. Amacım ise çayın tadını almaktı.

İnatla şekersiz içmeye devam ettiğimde çayın tadını almaya başladım. Yıllar sonra tekrar şekerli denediğimde hiç beğenmemiştim. İşte kırmızı hap sonrasında ilişkileriniz de böyle oluyor. Gerçeğe adapte olduğunuzda öncekinin mide bulandırıcı olduğunu görüyorsunuz.

Blogu wordpress üzerinden takip edin.

Yazıyı beğenmeyi unutmayın, isterseniz sponsorumuz olabilirsiniz.